9 Nisan 2009 Perşembe

BABAMA

Bugün tam üç yıl oldu baba gidişin. Son bir iki gündür ki sıkıntım, uykuya bir türlü dalamayışım, efkarlı şarkılar dinleyip sigara yakıp ağlayışım herhalde bu yaklaşan günle alakalıydı. Belki de karnımda bebeğimle seni kaybettiğimde yeterince yaşayamadığımdan üzüntümü -kendimi tuttuğumdan belki- böyle yıllara paylaştırıyorum acımı kim bilir? Yanına son gelişlerimden birinde bebeğin cinsiyetini sormuştun bana, ben de erkek dediğimde adını koydunuz mu adını biliyim bari herhalde göremeyeceğim demiştin, ama ben sana o sonu bir türlü konduramadığımdan bir isim söyleyiverememiştim de torununun adını da öğrenemeden gittin.
Evet babacım senin gidişinle yaşıt olan torununun adı Poyraz, sen onu hiç göremedin ama biz ona her bakışımızda seni görüyoruz. Gülüşünde, yürüyüşünde, bakışında, herşeyinde senden bir parça var ve bunları görerek mutlu oluyoruz. Umuyorum sen de oralarda bir yerlerde bizleri görüyorsun ve günyüzüyle olamasa da başka şekillerde torununu tanıyorsun. Ben de onun seni tanımış olmasını çok isterdim ve elimden geldiğince seni ona anlatıyorum ve bilmesini istiyorum babamın ne kadar muhteşem bir insan olduğunu.
Nurlar içinde yat canım babacım.

20 Şubat 2009 Cuma

Sen neymişsin Maria teyze?


Son bir iki haftam Poyraz için kreş bakma bağlamında bazı ufak araştırmalarla geçiyor. Arkadaşlardan duyduğumuz montessori yöntemini uygulayan kreş araştırması yapıyordum ama galiba oların da çocuklarını gönderdikleri birlik mahallesindeki okul dışında hakkıyla bunu yapan bi yer yok ve kendimizi acaba çocuğu oraya versek biz de oraya mı taşınsak annem de madem evinden memnun değil o da oraya taşınsın falan gibi zincirleme bir takım düşünceler fırtınasının ortasında bulduk. Hala hiçbişeyin kararı verilmiş diil ama dün katıldığımız kreşte düzenlenen seminerden sonra -ki ayda 2 tane oluyomuş 1 senedir- aklımıza iyice yattı bu montessori fikri. Peki nedir bu montessori diyo musunuz? e diyin ama onu şimdi burda uzun uzun anlatmıyım merak eden internetten açsın baksın. Güzel ve faideli bişi o kadar söyliyim yaniii. Asıl işin ilginç tarafı bu yöntemi bulan ve yönteme adını veren Maria Montessorinin 1900'lerin başlarında yaşamış olması, yöntemin 100 yılı aşkın bir süredir uygulanıyo olması ve hala yapılan pek çok bilimsel çalışmada bu yöntemin benzerlerine üstünlüğünün kanıtlanıyo olması.
Yani biz de güya bilim adamıyız bilimsel şeylerle uğraşıyoz falan ama böyle 100 yıl geçecek de benim adımla anılan bişi bulacam hala böyle konuşuluyo olacak, amma ütopik geliyo insana yanii. Hayatını bir şeye adamış ve konusunda çok büyük başarılar elde etmiş insanlara da hep gıpta ederim heralde hiç bir zaman öyle olamayacağımı bildiğimden, içinde biraz kıskançlık da olan bi duygu yani aslında. Öbür taraftan dün bize semineri veren ve kreşinde aynı zamanda sahibesi olan hatun da çok ilgimi cezbetti. Çünkü kendi zamanında (benim mezuniyetimden 2 sene sonra) odtü metalurjiyi bitirmiş üstüne felsefe okurken hocaların takdirleriyle doğrudan yüksek lisansa alınmış sonra da çoluk çocuk sebebiyle masteri bırakıp kendini bu işlere vermiş üstüne üstlük yarım bıraktığı felsefe mastırına da tekrar dönmüş bi şahsiyet. Hiç öyle yalan yanlış falan da diil gayet hakkını vererek bu işi de yapıyor. Gel de takdir etme şimdi.
Heralde benim problemim şu bişeyi sonuna kadar götürmek, işinde en iyisi olabilmek, adından söz ettirebilmek, vay be dedirtebilmek. Galiba azcık ondan biraz şundancı olmak bana yetmiyo yetemiyo, ne dersinizzz????

3 Şubat 2009 Salı

yine gittim, yine gördüm ama niye yine döndüm?


Senenin ilk istanbul gezisini (sömestr tatili nedeniyle biz akademik insanlara tanınan çok özel izin sayesinde) de tamamlamış olarak kürkçü dükkanıma döndüm. Her gidişte ve dönüşte aklım çok oralarda kalıyor ama gelince de Ankaraya alışmak nedense en fazla 24 saat sürüyor. Tabiki kültür-sanat turlarımı aksatmadım. Dakka bir gol bir şeklinde ayağımın tozuyla ilk gün St. Pierre Kilisesinde "geçmişten günümüze ruhani müzik" başlığında koristlerden birinin kuzenim olduğu bir konserle başladım. İnat ettiğim ama bi türlü gidemediğim Dali sergisiyle (ucundan kıyısından yakaladım valla bitmesine 4 gün vardı) devam ettim. Şimdiye kadarkilerden farklı olarak bu sefer Kızkulesine de çıktım. Çok spontan bi gidişti ama hoştu ve ahir ömrümde orayı da görmüş olmaktan mutluyum. Tabiki hergün çıkamadım arada iyi gelini oynayıp yavrumla ilgilendim, mutfak işlerine yardım ettim, hatta akşamları aile eşrafıyla yemekteyiz bile seyrettim. O kadar ki ordan duyulmuş ve internetten desteklenmiş farklı iki kadayıf tatlısı tarifinin birini kayınvalidem birini ben yapıp teyzeye ve diğerlerine tattırarak not bile aldık ama eşit verdiler saolsunlar kimseyi kırmamak için yani kaynanamı kırmamak için diyim çünkü benim kadayıfım daha güzeldi:))
Aralara serpiştirilmiş Beyoğlu-İstiklal kafe-bar muhabbetleriyle de olayın tam hakkını verdim ve aaaaa azkalsın unutuyordum tabiki de ikea yapmadan olmazzzz onu da yapıp ve illaki bişeyler alıp hac vazifemi tamamladım. Çok görmek isteyip gördüğüm, görmek istemeyip görmediğim ve görmek isteyip de göremediğim arkadaşlarım oldu hepsi de iyi oldu tabi özellikle görmek isteyip göremediklerim içimde kalsa da başka bahara diyerek kendimi avuttum. Görüştüğüm arkadaşlarımdan birinin geçen sene babasını kaybettiğini yeni öğrenerek çok üzüldüm ve bir o kadar da onu ne kadar anladığımı farkettim. Üniversiteden sınıf arkadaşım ve aynı zamanda şu anki işimdeki eski mesai arkadaşımla da buluştum, eski günleri yadedip hayatın bizleri nerelere getirdiğini hatırlayarak kah gülüştük kah of çektik.
Velhasılkelam yine mutlu bir İstanbul gezisinden hoş anılarla dönüp hayatımın eski rutinine girdim, arz ederim, yine olsa yine giderim rim rim...

23 Ocak 2009 Cuma

yani beni de getirdiniz sonundaaaa


ahhhh ahhhhh, yani bi liste okudum hayatım değişti mi diyim ne diyim?? blog yazasıgetirdiklerimizdenmisiniz durumu oldu:))
aşağıdaki listede yapmış olduklarınızı koyu renge, yapmadığınız ama yapmak istediklerinizi italik yazıyor ve yapmadığınız ve yapmak istemekdiklerinizi normal bırakıyorsunuz:

1. kendi blogunuzu açtınız
2. yıldızlar altında uyudunuz
3. bir müzik grubunda çaldınız
4. bir meteor yağmuruna tanık oldunuz
5. bir hayırda bulunmak için elinizdeki son parayı verdiniz
6. dağa tırmandınız
7. bir peygamber devesi tuttunuz
8. solo yaptınız
9. bungee jumping denediniz
10. gıda zehirlenmesi yaşadınız
11. sebze yetiştirdiniz
12. yastık savaşı yaptınız
13. otostop çektiniz
14. hasta olmadğınız halde işten hastalık izni aldınız
15. çıplak yüzdünüz
16. maraton koştunuz
17. tam güneş/ay tutulmasına şahit oldunuz
18. deniz yolculuğuna çıktınız
19. atalarınızın doğduğu yerleri gezdiniz
20. yabancı birine dilinizi öğrettiniz
21. karaoke yaptınız
22. gayzer patlamasına şahit oldunuz
23. tanımadığınız birine yemek ısmarladınız
24. ay ışığında deniz kıyısında yürüdünüz
25. portrenizi yaptırdınız
26. çamurda oynadınız
27. bir filmde göründünüz
28. nedensiz çiçek aldınız
29. kan verdiniz
30. helikoptere bindiniz
31. havyar yediniz
32.bataklıkta gezindiniz
33. işten kovuldunuz
34. bir kemiğinizi kırdınız
35. gazetede resminiz çıktı
36. kutsal kitabı okudunuz
37. suçiçeği geçirdiniz
38. birinin hayatını kurtardınız
39. ünlü biriyle tanıştınız
40. bir hayvan beslediniz


buyrun burdan yakın:))